Küresel anlamda güçlerin birleÅŸtirilmesi ile daha varlıklı ÅŸirketler yaratmak hedefken, bizim coÄŸrafyada ise “küçük olsun, benim olsun” anlayışı ile ortaklıktan çıkma ya da güçlü olanın diÄŸerini dışarda bırakma arzusu daha yaygındır. Örnekler vermeye kalksam; yüzlercesini burada sıralamak mümkündür. Ancak gerek üretici firmalar arasında, gerekse perakendeci iÅŸletmeler arasında izlenen bu ayrılıkları sektör içindeki herkes kolayca sayabilir zaten…
En son söyleyeceÄŸimi en baÅŸtan söyleyeyim; bu gidilen yol, yol deÄŸildir!
Çok iyi biliyoruz ki; bizim ülkemizde yeterli finansal imkanlar bir havuzda toplanabiliyorsa, ortak seçimine o kadar önem verilmiyor. Hatta akrabalar ve kardeÅŸler arasında bile kiÅŸiler birbirlerini çok iyi tanımalarına raÄŸmen, ‘süreç boyunca’ oluÅŸacak fikir ayrılıklarının tahribatı hesaplanamıyor.
Önce ortaklar arasındaki huzursuzluÄŸun hukuki sonuçlarına bakalım…
Birden fazla ortaklı yapıda hissedarlardan biri ayrılmak isterse, payını diÄŸer ortaklara veya baÅŸka bir üçüncü kiÅŸiye devredebiliyor. EÄŸer bu konuyla ilgili önceden imzalanmış herhangi bir sözleÅŸme veya karar yoksa ortak kendi payını istediÄŸi kiÅŸiye satıp ortaklıktan ayrılabiliyor. Pay devir bedeli taraflar arasındaki anlaÅŸmaya baÄŸlı olarak belirlenebiliyor.(Kaynak: Av. Murad Güdücü)
Buraya kadarı bile ÅŸirkette kalanları dışardan gelebilecek tanımadıkları bir ortak ile yürümek zorunda bırakabiliyor. Ayrıca ortaklardan biri ÅŸirket içerisinde sorun yaratma veya haklı bir sebebin varlığı dolayısıyla ÅŸirketten çıkarılmak istenirse, mahkemeye müraacat edip ihraç iÅŸlemini talep etmekten baÅŸka çare yoktur. Zira haklı sebeplerin neler olduÄŸu açık deÄŸildir ve bu husus sadece mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
Yazımızın amacı, bu ayrılıkların hukuki boyutundan çok ticari istikrarı bozucu tarafını ele almaktır. Ancak ilkinin de kolaylıklar sunmadığını zorunlu olarak yukarda belirtmek istedim. ÖrneÄŸin sadece perakende sektöründe bile yüzlerce ÅŸubesi ile tırmanışa geçmiÅŸ olan bazı baÅŸarılı ÅŸirketlerimiz bölünmek zorunda kaldılar ve halen de benzer teÅŸebbüslerin sürdüÄŸünü izliyoruz.
Peki bölünmenin ne gibi ticari sonuçları olmaktadır?
Åžirket sahipleri iÅŸletmeyi (veya hisselerini) satmak istediklerinde, beklentilerini karşılayacak tutarı kolayca alabileceklerini düÅŸünürler. Ancak çoÄŸu zaman satış anı geldiÄŸinde, daha düÅŸük deÄŸerde teklif geldiÄŸini görürler.
Bunun sebebi; düÅŸüncede olan ama hazırlığı olmayan bir süreç sonunda kimsenin kimseye yüksek teklif verecek ÅŸekilde hazır beklemediÄŸidir.
Bu durumda öncelikle satışı düÅŸünen tarafın hazır hale gelmesi gerekir.
Bunun için hangi yol izlenmelidir?
Sonuç olarak; yukardaki çalışmaları yapmadan, iyi bir iÅŸletme geleceÄŸi beklemek nafiledir. Üstüne bir de ortaklar arasında maraza çıkarmak toplu intihardır. İşte bunun için Borsa İstanbul’da iÅŸlem gören iÅŸletmeler, sermaye piyasası disiplini içerisinde mali ve diÄŸer önemli bilgilerini kamuya duyurarak, düzenli ve zamanında raporlamalar yaparak yatırımcıların ve ortakların ilgisini çekmektedirler. Yine Borsa İstanbul’un kurumsal ifadesi ile “Halka arz, ÅŸirketlere öncelikle organize, ÅŸeffaf, düzenli çalışan, güvenilir bir piyasa üzerinden sermaye elde etme imkanı sunmaktadır. DiÄŸer bir finans kaynağı olan borçlanma yöntemine göre ise halka arz ÅŸirketin nakit akışını zorlayacak anapara ve faiz benzeri geri ödeme zorunlulukları olmayan bir kaynaktır.”
Dolayısıyla; kafada sürekli bölünmeyi içeren bir hayali barındırmak yerine, ÅŸirketi güçlendirmenin rüyasını görmek daha hayırlıdır. Sürdürülebilir ortaklıklar kurmak için; “Ortaklar, birbirlerinden ne kazanacaklarına deÄŸil, iÅŸlerinden ne kazanacaklarına odaklanmalıdırlar.”
Ercüment Tunçalp
Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nde 17 Nisan 2023 tarihinde yayınlanmıştır.