Finansal Krizde Olan Şirketleri Çözüm Danışmanı

Tüketici Güveni Neden Dip Yaptı?

Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası iÅŸ birliÄŸi ile yürütülen ‘Tüketici EÄŸilim Anketi’ sonuçlarından hesaplanan, mevsim etkilerinden arındırılmış Tüketici Güven Endeksi (TGE) Ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 3,6 oranında azaldı; Eylül ayında 79,7 olan endeks, Ekim ayında 76,8 oldu. Böylelikle Åžubat 2009’dan bu yana endekste en düÅŸük seviye kaydedildi. Üzücü olan bunu fazla dikkate alan bir kurumsal ses duyulmamasıdır.

Endeksin açıklandığı gün, daha sonraki saatlerde MB’nın ÅŸaşırtan 200 baz puanlık faiz indirimi gelmiÅŸti. ‘Åžaşırtan’ diyorum, zira mevcut eksi reel faiz sebebiyle kurlar artış kaydederken, beklentilerin aksine son büyük faiz indiriminin gelmesi, yeni kur ve enflasyon artışlarına da kapı araladı.

Piyasa eksi reel faizi manÅŸet enflasyona göre hesaplarken, MB çekirdek enflasyonu dikkate almış ama son faiz kararı ile o hesapta mazide kalmıştır.

Dolayısıyla artık elimizde reel faiz hesabında kullanılacak resmi bir nirengi noktası da kalmamıştır.

Enflasyon hedeflemesi yapan merkez bankaları, ülkelerinin parası yabancı paralar karşısında deÄŸer kaybederken faizi yükseltirler. Bizde öyle olmuyor!

Bir Merkez Bankası’nın ilk bakacağı önemli yer, Tüketici Güven Endeksi’dir. Zira 84 milyon tüketicinin ortak düÅŸüncesini yansıtır. EÄŸer endeks dip yapmışsa, alınan kararların geleceÄŸe dönük olumlu yansımayacağı konusunda görüÅŸ birliÄŸi ortaya çıkar.

Ayrıntılar için alt endekslere de bakalım.

  • Geçen 12 aylık döneme göre, mevcut dönemde hanenin maddi durumu endeksi Eylül ayında 62,6 iken, Ekim’de yüzde 3 oranında azaldı ve 60,7
  • Gelecek 12 aylık döneme iliÅŸkin, hanenin maddi durum beklentisi endeksi Eylül’de 79,0 iken, Ekim ayında yüzde 4,4 oranında azalarak 75,6’ya düÅŸtü.
  • Gelecek 12 aylık döneme iliÅŸkin, genel ekonomik durum beklentisi endeksi Eylül ayında 79,3 iken, Ekim ayında yüzde 6,4 azalarak 74,2
  • Gelecek 12 aylık dönemde, dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düÅŸüncesi endeksi Eylül ayında 97,7 iken, Ekim’de yüzde 1,1 oranında azalarak 96,6’ya düÅŸmüÅŸtür.

Åžimdi bu alt endeksler içinde, ülkemizin bu yılı tahminen yüzde 9 büyüme ile kapatacağına dair bir motivasyon görebiliyor muyuz?

Aksine endeks diyor ki; büyüme pahasına enflasyonla mücadelenin ikinci plana itilmesi tüketiciyi karamsar yapmıştır. Ayrıca buraya bakmak yerine batı ekonomileri ile kıyaslama yapılması tüketiciye masal tadında gelmektedir. Zira duydukları ile yaÅŸadıkları arasında bir baÄŸ kurmanın zorluÄŸu vardır.

“Efendim, geliÅŸmiÅŸ ülkelerde de enflasyondan düÅŸük faiz var.” Böyle söylüyorlar. DoÄŸrudur ama o ülkeler bizdeki birçok soruna sahip deÄŸiller ve eksi reel faizi yönetebiliyorlar. Normalde eksi reel faiz ile yatırımlar artar, üretimde kullanılan ithal girdi oranı düÅŸer ve cari dış denge oluÅŸur. Ancak bizim ÅŸartlarımızdaki ülkelerde deÄŸil!

Peki bazı farklı şartlarımızı kıyaslayalım mı?

  • O ülkeler arasında enflasyonu çift haneli yaÅŸayan var mı?
  • O ülkeler arasında yıllık yüzde 5 enflasyon hedefi koyan ve defalarca revize etmesine raÄŸmen yeni hedefe de bir türlü yaklaÅŸamayan bir ülke var mı?
  • O ülkeler arasında 13 sene önceki kiÅŸi başı gelirini arayan var mı?
  • O ülkeler arasında risk primi (CDS) 400 baz puanı aÅŸan var mı?
  • O ülkelerde bizdeki kadar iÅŸsiz var mı?
  • O ülkelerde bizdeki gibi çalışanların yarısı asgari ücretli mi?
  • O ülkelerde üretim bizdeki kadar dışa bağımlı mı?

Cevaplar belli olduÄŸuna göre, geliÅŸmiÅŸ ülkelerde vitamin yerine geçen eksi reel faizin bizde sadece kur ve enflasyon artışına sebep olduÄŸunu görmek lazımdır.

“Efendim, enerji fiyatları bizde de dünyaya paralel olarak artıyor.”

Gerçek olmadığı gibi tüketici tarafından kur farkı dikkate alınmadan kabul edilmesi bekleniyor. Kolay anlaşılabilmesi için petrolü, doÄŸal gazı ve kömürü ayırmadan basit bir hesap yapalım.

ÖrneÄŸin birim enerji fiyatı 100 dolardan 130 dolara çıksa, aynı dönemde dolar kuru da 6 TL’den 9.7 TL’ye yükselmiÅŸ olsa; euro ve dolar kullanan tüketicinin cebinden yüzde 30 fazla para çıkarken, TL kazanan ve kullanan tüketicinin cebinden aynı enerji için yüzde 110 daha fazla para çıkar.

Yani ‘6 TL x 100 dolar = 600 TL’olan fatura ‘9.7 TL x 130 dolar = 1261 TL’ olarak deÄŸiÅŸeceÄŸinden, yük yüzde 110 artar bizim tüketicimiz için…

Bir benzerlik var mı?

Bir gazete, “Avrupa’da tedarik sorunu rafları boÅŸaltıyor” diye manÅŸet atmış. Yani demek istiyor ki, “enflasyondan ÅŸikayet etmeyin, aradığınızı bulduÄŸunuza ÅŸükredin.”

O ülkelerde tedarik sorunu yaÅŸanmasına raÄŸmen yıllık enflasyon yüzde 3’ü geçmiyor. Dolayısıyla boÅŸalan raflarda A markasını bulamazsanız B markasını alabilirsiniz ama her gün etiketin deÄŸiÅŸtiÄŸi dolu rafların karşısında sadece seyretmekle yetinmek zorunda da kalabilirsiniz. Hangisi tercih edilebilir acaba?

TÜFE, Ekim ayında yıllık bazda yüzde 19,9’a yükseldi. Aynen raf etiketi gibi bir türlü yüzde 20’yi bulamadı. Oysa alt ve orta gelir grubunun fiili enflasyonu yüzde 30’u geçiyor ve tüketici artık mecburen kendi enflasyonunu hesaplamayı öÄŸreniyor.

İşte tüketici güveni bunun için dip yapıyor. Oysa enerji fiyatlarının artışına bir ÅŸey yapılamasa da döviz kuru artışına engel olacak para politikaları oluÅŸturulabilirdi.

Yapılmayan budur ve maalesef tüketiciyi rahatlatacak günlerin geleceÄŸine dair bir iÅŸaret ise henüz görünmüyor. Ben sadece Tüketici Güven Endeksi’nin ne ifade ettiÄŸini aktarmaya çalıştım.

Vatandaşımızın sırtındaki enflasyon yükünün azalacağı günler dileÄŸiyle…

 

Ercüment Tunçalp

Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nde 09 Kasım 2021  tarihinde yayınlanmıştır.


PaylaÅŸ

WhatsApp İletişim Hattı