Finansal Krizde Olan Şirketleri Çözüm Danışmanı

Arz ve Talep Kanunu İstisnaları

Son günlerde fiyat kontrollerinin artması ile “fiyatların serbest piyasa koÅŸullarında kendiliÄŸinden oluÅŸması gerektiÄŸi” fikri fazla seslendirilmeye baÅŸladı. “Fiyatlar yüksek olduÄŸu halde, satıcı bu fiyattan alıcı buluyorsa ve ‘alan razı-satan razı’ durumu varsa, iki tarafın arasında hiç kimsenin iÅŸi yoktur” söylemi, bu yazının yazılma nedenini oluÅŸturuyor.

Talep, tüketicilerin (alıcıların) oluÅŸturduÄŸu piyasa gücü ile belirli bir zaman dilimi içinde almaya hazır oldukları mal miktarıdır.

Talep kanununa göre; bir malın fiyatı düÅŸtükçe, talep edilen miktar artar, bir malın fiyatı arttıkça, talep edilen miktar azalır. İlk bakışta görünen budur.

Ancak ekonomik anlamda talep, satın alma gücü ile desteklenmiÅŸ olmalıdır.

Çünkü tüketiciler (alıcılar) bir maldan ne kadar alabileceklerine sadece fiyata bakarak karar veremezler. Gelir dağılımının ve ortalama gelir düzeyinin önceliÄŸi vardır. EÄŸer tüketici geliri yeterli deÄŸilse; ekmek, su, bakliyat, et, süt, meyve sebze gibi insan hayatındaki temel ürünlere ulaÅŸma çabaları serbest piyasanın insafına terkedilemez. İkame ve tamamlayıcı diÄŸer malların fiyatları da bu konuya dahildir.

Arz, belirli bir zaman dilimi içinde üreticilerin belirli fiyattan satmaya hazır oldukları mal ve hizmetin miktarıdır.

Arz kanununa göre; bir malın fiyatı düÅŸtükçe, arz edilen miktar azalır, bir malın fiyatı arttıkça, arz edilen miktar artar.

Piyasa denge fiyatı; üreticinin üretmek istediÄŸi tüm ürünleri satabileceÄŸi ve alıcının da istediÄŸi tüm birimleri alabileceÄŸi fiyattır. Günümüzde bu arz ve talep dengesinin kolay oluÅŸmadığı, ticaretin bütün taraflarının (üretici, perakendeci, tüketici) memnuniyetsizliÄŸinden bellidir. En zor olan da arz ve talebin birlikte artmasıdır. Arzın artması fiyatı aÅŸağıya, talebin artması yukarı doÄŸru çeker. Arzdaki artışın etkisi talepteki artışın etkisinden büyükse fiyat düÅŸer. Talepteki artışın etkisi daha büyükse fiyat artar. Etkiler eÅŸitse fiyat deÄŸiÅŸmez.

Yalnız bu dengeyi bozan baÅŸka bir etki daha vardır. İthal ürünlerin ve ithal girdilerin maliyetine yön veren döviz fiyatları

Kur artışları ölçülü ÅŸekilde maliyetlere yansıtıldığında bile sıkıntı yaÅŸanırken, oynak kur fırsatçılarının sadece yukarı yönlü kur hareketlerini deÄŸerlendirmeleri, aÅŸağı yönlü kur hareketlerini ise yok saymaları esas sorunu teÅŸkil etmektedir. Yüzde 40 ithal girdiyi yüzde 100’e göre hesaplara dahil etmek ise tatlının üzerine konulan kaymak gibidir. Küresel raf fiyatlarını izleyen herkes bu kronik hastalığı kolayca teÅŸhis edebilir.

Talep yasası ile çeliÅŸen 2 görüÅŸe yer vermek istiyorum. Zira istisnaların kaynağını ortaya koymak konunun daha rahat anlaşılmasını saÄŸlayacaktır. Amerikalı ekonomist Thorstein Veblen; ürün satın alma motivasyonunun ve toplumdaki diÄŸer insanlara gösteriÅŸ yapma davranışının üzerinde durmuÅŸtur. Veblen malları genellikle varlıklı bireyleri hedefler. Lüks otomobiller, özel tasarlanan mücevherler, pahalı saatler gibi. Burada geçerli olan ÅŸey zenginliÄŸin reklamını yapmaktır. Veblen malları, fiyat arttıkça talebin arttığı mallardır ve doÄŸal olarak da talep kanunu ile çeliÅŸmektedir.

Ancak bizi daha fazla ilgilendiren Giffen malları; düÅŸük fiyatlı, lüks olmayan ürünler için kullanılan bir terimdir. İskoçyalı ekonomist Robert Giffen tarafından ortaya atılmıştır. Giffen ürünlere örnek vermek gerekirse; ekmek, meyve sebze, un, bakliyat, makarna, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi temel gıda ürünlerini sayabiliriz.

19. yüzyılda Robert Giffen, İrlandalı maden iÅŸçilerinin tüketim davranışlarını inceleyerek çeÅŸitli sonuçlara ulaÅŸmıştır. O dönemde fakir iÅŸçi sınıfının önemli besin kaynaklarından biri patatesti. Patatesin fiyatı arttığında, ikame mal olarak tüketilebilecek baÅŸka mal bulunamadığı için talebi de artmaktaydı.

Bunun da talep kanununa ters olduÄŸu gözüküyor deÄŸil mi?

Evet ama Giffen paradoksu için 3 koÅŸul gereklidir;

  • İlgili mal, düÅŸük deÄŸerde bir mal olmalıdır,
  • İlgili malın ikamesi zor olmalıdır,
  • İlgili mal, tüketicinin bütçesinde önemli bir yer tutmalıdır.

Veblen ve Giffen malları, standart arz ve talep kanunlarına aykırı olan mallardır. Özellikle Giffen ürünler her zaman devlet kontrolünde kalmalıdır.

Sırf muhalefet olsun diye, “fiyat sopa ile deÄŸil, üretimle düÅŸer” ÅŸablonunu sık sık devreye sokmak çok gerçekçi deÄŸildir. Elbette üreticiyi örgütlemek, kooperatifleÅŸmenin önünü açmak, ürün ekim planlamasını merkeze almak, girdileri dolar etkisinden kurtarmak öncelikli hedefler olmalıdır. Bizim de en fazla seslendirdiÄŸimiz konu baÅŸlıkları bunlardır. Hatta birçok ülkede olduÄŸu gibi temel gıda maddelerindeki KDV kaldırılmalıdır.

Ancak bu konular hallolunca Gıda Komitesine ihtiyaç kalmayacak mıdır?

Esas o zaman fiyat denetimlerine daha fazla ihtiyaç olacaktır. Özellikle de tüketicinin cebinde kalması gereken vergi indirimlerinin fırsatçıya kaymasını önlemek üzere…

Üç örnekle açıklamaya çalışayım:

Yerli muzumuz dolar bazında dünyanın en yüksek raf fiyatına sahiptir. Hem de ithalatçı ülkelerin fiyatlarıyla kıyaslandığında…

Ülkemizde yılda 550 bin ton muz üretimi yapılıyor. 200 bin ton da ithal ediliyor. Üstelik ithal muza uygulanan yüzde 145,8’lik ek vergi ile yerli üretici korunuyor. Peki bu pozisyon rekor fiyata muz yememizi engelleyebiliyor mu?

Zeytin üreticisiyiz ve zeytinyağı ihracatçısıyız. Marketlerdeki raf fiyatlarımız ithalatçı ülkelerle dolar bazında aynı seviyededir.

Yılda 225 bin ton zeytinyağı üretimimiz var. Dünya üretiminin yüzde 7’si…

Tüketim miktarımız 170 bin ton, dünya tüketiminin yüzde 5’i. Dünyada en çok üretim fazlası veren 4. ülkeyiz (İspanya, Tunus ve Yunanistan ile birlikte). Dolayısıyla 60 bin ton da ihracatımız var. Dünya ihracat payımız yüzde 6.

ÖrneÄŸin Kanada ihtiyacının tamamını (47 bin ton) ithal ediyor. Peki nasıl oluyor da raf fiyatlarımız döviz bazında bu ülkeyle aynı olabiliyor?

AyçiçeÄŸi yağını hem üretiyoruz (yüzde 65’ini) hem de ithal ediyoruz. Sadece ithal eden ülkenin (Kanada) raf fiyatının 1 sene boyunca deÄŸiÅŸmediÄŸini geçen yazımda belirtmiÅŸtim. Bizdeki yıllık fiyat artış oranı TL bazında yüzde 85, Kanada doları bazında ise yüzde 42’dir. Åžimdi bunun mantıklı bir izahı olabilir mi?

Sonuçta; üretim ile fiyat kontrolü birbirinin alternatifi deÄŸildir. İkisi birlikte gerçekleÅŸmelidir. Bir piyasada stokçuluk, fırsatçılık ve aşırı kâr hırsı varsa, bunu üretim artışı ile yok edemezsiniz. Elbette bir ülkede nüfus hızlı artıyorsa en temel ürünlerin toplam talebinde de artış kaçınılmazdır. Talep yüksek diye fiyatların alıp başını gitmesi normal mi karşılanacaktır?

İşte kamu müdahalesi temel gıda kategorilerinde böyle devreye giriyor ve serbest piyasa iÅŸleyiÅŸine de hiç ters gelmiyor.

 

Ercüment Tunçalp

Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisi’nde 02 Åžubat 2021 16:59 tarihinde yayınlanmıştır.


PaylaÅŸ

WhatsApp İletişim Hattı