Tahmas Kurumsal Danışmanlık - Tarım Ülkesi Miyiz?

Tarım Ülkesi Miyiz?

Elbette çok eskilerde kalmış nostaljik bir sorudur baÅŸlıkta yer alan…

Geçenlerde MÜSİAD Adana Åžube BaÅŸkanı Burhan Kavak’ın önemli bir tespitini duyunca yazmaya karar verdim. Sayın Kavak diyor ki; “Çukurova kadar toprağı olmayan Hollanda 100 milyar dolarlık tarım ihracatı yaparken Çukurova neden 1 milyar dolarda kalıyor?”

Evet doÄŸrudur, Hollanda’nın yüzölçümü Türkiye’nin yüzde 5’i kadardır ama ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci tarım ürünleri ihracatçısıdır.

AÅŸtıkları zorluklara gelince; yoÄŸun nüfusu sebebiyle (17 milyon nüfus ile Türkiye’nin yüzde 20’si) kiÅŸi başına düÅŸen toprak parçası kısıtlıdır. Bu zorluk ülkeyi verimlilikte ve tarım teknolojilerinde dünyanın en önemli ülkesi haline getirmiÅŸtir.

Bitmedi!

Topraklarının yarısı deniz seviyesinin en az 1 metre altında bulunuyordu. Biz, tabiatın bize sunduÄŸu verimli topraklardan gereÄŸi kadar faydalanamazken, onlar su ile yaptıkları savaşı kazandılar. Deniz seviyesinin altında kalan toprakları doldurarak, bataklıkları kurutarak tarımsal üretim için kullanıma soktular.

KooperatifleÅŸmede çok yol almışlar. Tarımsal amaçlı kooperatiflerini; hiç devlet yardımı almadan, sadece üreticinin öz kaynağı ile kurulan kredi bankaları desteÄŸinde, finansman ihtiyaçlarını karşıladıkları bir organizasyon olarak çalıştırmayı baÅŸarmışlar.

Geliyoruz kendi ülkemize. Bu gün 82 milyona ulaÅŸan nüfusumuz, yılda en az 1 milyon artıyor. Etraftan mülteci akını devam ederken tarım alanlarımız da sürekli daralıyor. Kooperatifçilik istenen seviyede deÄŸil. Tarımda ithalatı devamlı artan bir ülkeyiz.

Bu sektöre bakışımızı anlatmak üzere yüzlerce ürün arasından sadece Çukurova’dan bir örnek vereceÄŸim.

Gülnar, Mersin ilinin güzel bir ilçesidir. Torosların yükseklerinde bulunan TaÅŸeli Platosunda kurulmuÅŸtur. Silifke, Mut, Ermenek ve Anamur ilçeleri ile çevrilidir.

Gülnar’ı küresel anlamda tanıtan ürünü ise nohuttur. Kalite olarak dünyada rakip tanımazdı bir zamanlar. Bin hektarlık alanda uzun seneler nohut tarımı yapılırken, bu gün artık yoklar arasına girmiÅŸtir…

İspir için fasulye neyse Gülnar için nohut daha da fazlasıydı. CoÄŸrafi iÅŸaretli ürünler arasında aradım, “nohut mu kalmış ki, iÅŸareti kalsın” dediler.

Nohut yerine listede ‘Gülnar kuÅŸ üzümü’ yer alıyordu. İnÅŸallah onu da kaybetmezler.

Gülnar nohutu 80’li yılların ÅŸöhretli ürünüydü. Bu ÅŸöhretini çabuk piÅŸmesi ve ağızda bıraktığı lezzet saÄŸlardı. Tarım alanları engebeli arazide olduÄŸu için toprağın belli kısmı taÅŸla karışık oluyor ve bu da ürünün kaliteli olmasını saÄŸlıyordu (Kaynak: Süleyman TürkoÄŸlu). Ayrıca hava faktörü de önemliydi. Hem denize yakın, hem de deniz seviyesinden oldukça yüksek, havadaki nem oranı düÅŸük, oksijeni bol olduÄŸu için coÄŸrafi durumu da rakipsizdir. İşte bu eÅŸsiz ürüne tabiatın katkısı bu kadar fazlaydı. Ortalama yılda 5 bin ton üretim olurdu.

2000’li yıllardan itibaren bu deÄŸerli ürün sofralarımızdan kalktı.

Çok ÅŸey kaybettik. Gülnar ÅŸöhretini borçlu olduÄŸu nohutunu kaybetti, bizler o eÅŸsiz ürünün tadını kaybettik, ülkemiz bir ihracat kalemini ve milli deÄŸerini kaybetti. O güzel ilçe de devam eden göçler nedeniyle nüfusunun bir kısmını kaybetti.

Topraktaki ürünü kaybetmek, toprağın kendisini kaybetmek kadar acı verir. Elbette sebep yanlış tarım politikalarıdır.

Neden bu kadar etkilendiÄŸime gelince;

Çalıştığım süre boyunca, ÅŸirketime aldığım kaliteli nohutun standardı ‘9 mm Gülnar Koçbaşı’ idi. Fiyat biraz farklı olsa da çok satardık. Ancak ihracata fazla giderse Elbistan, Konya ve Yozgat ürünlerini devreye sokardık.

KaybettiÄŸimiz diÄŸer tarımsal ürünlerimize baÅŸka yazılarda devam ederiz.

Hollanda konu olunca, çok fazla kıyaslama baÅŸlığı çıkartabiliriz ama en baÅŸa ‘anlayış farkımız’ı koymamız gerekiyor.

Geçen akÅŸam bir televizyon kanalında, “Enflasyon neden düÅŸmüyor?” konulu bir program izliyordum.

Ekonomi yazarı diyor ki; “Bakın patlıcanın fiyatı yüksek diye marketler satmayınca fiyat düÅŸtü. Market satmazsa, tüketici almazsa fiyat düÅŸer. Demek ki tüketici almamalı…”

TeÅŸhis doÄŸrudur ama gösterilen yol yanlıştır. Üretici bu ülkenin bir deÄŸeri deÄŸil mi? Zarar edip topraklarını terketmeleri ülkenin hayrına olur mu?

Her sebze mevsimi dışında pahalı olur. Tüketiciye bir tavsiye olacaksa; “her sebzeyi mevsiminde yiyin” demek kafidir. O zaman üretim planlaması da buna uygun olarak yapılır.

Program esnasında bir soru geldi, “Kuru soÄŸanı da almayalım mı?” diye. Elbette buna aynı cevabı vermek mümkün deÄŸildi. Zira bu ürün her mevsimde hemen hemen her yemeÄŸin içinde yer alan mutfağın olmazsa olmazıydı.

Bir toplumda yönlendirici olanların ağızlarından çıkan sözlere dikkat etmeleri gerekse de yine ÅŸaşırtan bir cevap geldi; “İşte ithalat yapıldı ve kuru soÄŸanın fiyatı düÅŸtü, ithalatta kararında yapılmalıdır” dedi yazar…

Hayretler içinde kaldım.

“Devlet ekilmeyen arazileri sisteme kazandırsın, üretimi artırsın, ihtiyaç fazlamızı ihraç edelim, fiyatlar belli seviyede kalsın, üretici de tüketici de mutlu olsun” demiyor, kestirme yolu gösteriyor.

İşte anlayış farkı dediÄŸim budur. Toprak fakiri Hollanda’nın aklı hep ihracatta iken, toprak zengini ülkemizde akıllar hep ithalat kolaycılığındadır. Dolayısıyla hiçbir sonuç sebepsiz oluÅŸmaz.

Tarımın sorunları çözülmeden de gıda fiyatları düÅŸürülemez.

  • Yıllardır gündemde olan ‘havza bazlı yönetim sistemi’ hâlâ tam hayata geçirilmiÅŸ deÄŸildir.
  • Çiftçinin yüksek maliyetler sebebiyle üretimden kopması engellenemiyor.
  • Tarımsal ürün dağıtım kanalımız sadeleÅŸtirilemiyor.

Meseleyi kökünden halletmek üzerine yoÄŸunlaÅŸmalı, günlük sorunlarla boÄŸuÅŸmaktan vazgeçmeliyiz.

 

Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisinde Mart 2019'da  yayınlanmıştır.


PaylaÅŸ

WhatsApp İletişim Hattı