Tahmas Kurumsal Danışmanlık - Üretici Ve Tüketici Birlikte Kazanmalı

Üretici Ve Tüketici Birlikte Kazanmalı

Elbette tarım ve hayvancılık sektöründeki üreticiden bahsediyorum.

Üretici ile tüketicinin birlikte kaybettiklerine dair en canlı örnek Dünya gazetesinden Ali Ekber Yıldırım’ın köÅŸesinden geldi. “Dünyada çiÄŸ süt fiyatının en ucuz olduÄŸu iki ülkeden biri olan Türkiye, iÅŸlendikten sonra da dünyanın en pahalı tereyağınınsatıldığı ülkedir. Hem de birçok ülkenin iki katından daha fazla fiyata…”

Bizim yarı fiyatımıza tereyaÄŸ satan batı Avrupa ülkelerine göre iÅŸçilik maliyetinde de hayli düÅŸük kaldığımızı ilave etmekte fayda var.

Meyve sebze fiyatlarının yüksekliÄŸini; tarım alanlarının azalmasına, planlı üretime geçilememesine, girdilerin yüksek maliyetine, çiftçinin gerektiÄŸi kadar desteklenmemesine baÄŸlayınca, hükümet dışında kalan sektörün bütün paydaÅŸları sorumluluktan kurtuluyorlar öyle deÄŸil mi?

Ne yazık ki evet!

Ancak buna raÄŸmen herkes birbirini suçluyor ve bu sayede de top ortada kalıyor.

Halbuki her kesim kendi özeleÅŸtirisini yapsa, hatalarını düzeltmeye çalışsa ve bu arada hükümete de önerilerini yöneltse mesele daha kolay hallolacak. Maalesef böyle olmuyor.

Geçen hafta deÄŸerli ekonomi yazarı Meliha Okur’un televizyon programını dikkatle izledim. Sebebi de bu programlara çok ciddi ön hazırlık yaptığına yakından ÅŸahit olduÄŸum için ilgimi çekmesiydi.

Programa Türkiye Halciler Federasyonu BaÅŸkanı Yüksel TavÅŸan, İstanbul Pazarcılar Esnaf Oda BaÅŸkanı Mesut Åžengün ve Türkiye Perakendeciler Federasyonu BaÅŸkanı Mustafa Altunbilek katılıyordu.

İlk açıklama Sayın Altunbilek’ten geldi. “Bütün üyelerimiz alımlarını halden yapıyorlar ve buna göre de fiyatlandırma iÅŸlemi gerçekleÅŸiyor. Fatura ve belgelerimiz ile etiket bilgilerimiz her an denetime hazırdır” dedi.

Sayın TavÅŸan, “Halde fiyatlar kendi olaÄŸan akışında oluÅŸur, taze sebze meyve gününde satılır. Yani bekletip para kazanmak söz konusu deÄŸildir” dedi.

Buraya kadar normal olmayan bir ÅŸey yoktu.

Ancak Sayın Okur rakamla konuÅŸulmasını istediÄŸi için can alıcı soruyu sordu:

“Ben kayıt dışılığı arıyorum, bu oran nedir?”

Sayın TavÅŸan’dan gelen cevap ürkütücüydü; “En az yüzde 50” dedi.

Moderatör, “Peki bu kayıtdışılık nerede oluÅŸuyor?” diye sorunca, bu sefer cevap sayın Åžengün’den geldi;” Gross Marketlerin deposuna bakmak lazım. Çünkü onlar halden almıyorlar, bizim ise bütün alımlarımız kayıtlıdır” dedi.

BahsettiÄŸi kesimin büyük perakendeciler olduÄŸu açıktı.

EÄŸer baÅŸkanın dili sürçmedi ise, yanıldığı belliydi. Hal dışı alım, kayıt dışı sayılamaz. O alımların da sözleÅŸmesi, faturası, müstahsil makbuzu olduÄŸu gibi satışlarının tamamı da belgelidir. Hem de market kartları sebebiyle müÅŸteri çoÄŸunluÄŸunun isim isim hangi çeÅŸitten ne miktarda aldığı bile takiplerindedir.

Yani denetim yapacak yetkililer en hızlı sonuca bu şirketlerde ulaşırlar.

Ancak programdaki en can alıcı konu ulusal market zincirlerinin temsilcisi olmaması sebebiyle boşlukta kaldı.

EÄŸer halde fiyatlar kendi olaÄŸan akışında oluÅŸuyorsa, 100 birimden 50 birimin dışarda kaldığı bir borsada gerçek fiyat oluÅŸumu saÄŸlanabilir mi?

Dolayısıyla, “Hal içinde arz kısıtlı, talep sınırsız; böyle pazar olur mu?” demelerini beklerdim. Söylediklerinden talebin de sınırlı olduÄŸu anlaşılıyordu.

Oysa bahse konu olan büyük ÅŸirketlerin temsilcileri alıcı sıfatıyla her gün hal içinde bulunurlar. Hiç alım yapmamaları da söz konusu deÄŸildir. Eksik kalan ihtiyaçlarını da, uygun fiyatlı alternatifleri de buradan temin ederler.

Üretim bölgelerindeki bütün hallerden (Antalya, Mersin, Kumluca gibi) alım yaptıkları gibi büyükÅŸehir hallerinden de (BayrampaÅŸa, Kadıköy, Ankara, Samsun gibi) sürekli alım yaparlar.

Åžimdi ben soruyorum; hale eksik mal girmesinden ve bunun doÄŸal sonucu olarak yüksek fiyat oluÅŸmasından acaba kimler yarar saÄŸlarlar?

Hürriyet Gazetesi’nin 21 Åžubat 2019 tarihli haberinde; “Ticaret Bakanlığı ekiplerinin BayrampaÅŸa ve Kadıköy hallerinde yaptıkları denetimler sonucu 88 firmanın fahiÅŸ fiyat uyguladığı 244 iÅŸlem tespit edildiÄŸi, yüzde 100 ile yüzde 800 arasında kâr koyulan iÅŸlemler için 2 milyon TL ceza kesileceÄŸi” ifade ediliyor. “1 liraya alınan salatalığın 9 liraya, 50 kuruÅŸa alınan patatesin 4 liraya, 4 liraya alınan sarımsağın 25 liraya, 86 kuruÅŸluk biberin 5.5 liraya, 80 kuruÅŸluk armutun 5 liraya satıldığı” belirtiliyor.

Yetkili meslek gruplarından öncelikle bu konuda bir açıklama beklerdim.

Yani 9 liraya satılan salatalık için üreticisine 1 lira mı ödenmiÅŸtir?

Evet, ‘arada masraflar olduÄŸunu’ kabul etsekte, herhalde bu kadar da deÄŸildir!

GeçmiÅŸ haftalarda yayımlanan, “Yeni hal yasası üzerine” baÅŸlıklı yazımda, tasarı üzerindeki düÅŸüncelerimi aktarmıştım.

Özetlemem gerekirse;

  • Hal sayısının 174’den 30’aindirilme sebebini anlayamadım. Taze ürünlerin her gün il dışından tedariÄŸinin yapılması her türlü verimlilik kaybıdır.

Her sabah (hatta gece yarısı) 51 ilin perakendecisi seyahat halinde mi olacaktır?

  • Komisyoncu yerinekâr hedefi ile çalışacak tüccarın gelmesi rant kapısını açar, ürün fiyatlarını artırır. Gerçi yukardaki gazete haberi, mevcut sistemin de tüccarlaÅŸtığını gösteriyor ama denetlenmesi çok kolaydır. Yani adının komisyoncu veya tüccar olması neticeyi deÄŸiÅŸtirmez. Bunun yerine, üretici vekili olarak kooperatif ve üretici birliklerinin monte edilmesi ÅŸarttır.
  • Önümüzde fındık örneÄŸi vardır. Dünyanın en büyük paya sahip üreticisi olmamıza raÄŸmen, yabancı sermaye ürünümüze fiyat belirliyor. Aynı ÅŸey, ithal yetkisi de bulunan ve komisyoncu yerine geçecek olan tüccarın, sözleÅŸmeli üretim yaptırması ile de gerçekleÅŸebilir. Peki zaten ÅŸikayetçi olduÄŸumuz konu üreticinin yok pahasına kapatılan ürünü deÄŸil mi?

Aynı ürünü tüketicinin ancak 5-6 katı fiyata yemesi deÄŸil mi?

Tarımsal ürün ithalatına karşı deÄŸil miyiz?

Niyetim fazla soru sormak deÄŸildir, bu soruların cevabını yasa tasarısında göremediÄŸimi belirtmek içindir.

Tüccar nerede ucuza bulursa oradan alır. Nerede fazla fiyat bulursa oraya satar. Kârını da kimseyle paylaÅŸmaz. Dolayısıyla üreticinin vekili olması mümkün deÄŸildir. Burada üreticinin istismarını engelleyecek, tüketicinin de tarımsal ürüne uygun fiyatla ulaÅŸmasını saÄŸlayacak bir iyileÅŸme göremediÄŸimi söylemek zorundayım.

  • Dünyada tarımsal ürün dağıtım kanalı en kalabalık ülkelerinden biriyiz. Sorun sadece komisyoncu yerine geçecek tüccar da deÄŸildir. Meyve sebze paketleyicileri de, perakendeciye hizmet veren manav tezgahlarındaki iÅŸletici firmalar da sistemin içinde bulunan diÄŸer tüccarlardır.

Dolayısıyla, halleri sadeleştirmek yerine, dağıtım kanalını sadeleştirmek daha isabetli olacaktır.

 

Ercüment Tunçalp

Yazarımızın bu yazısı Retail Türkiye Dergisinde Mart 2019'da  yayınlanmıştır.


PaylaÅŸ

WhatsApp İletişim Hattı