Tahmas Kurumsal Danışmanlık - Kaybettiğimiz Çocuklarımız

Kaybettiğimiz Çocuklarımız

Ortaokul 8.sınıf öÄŸrencilerimiz TEOG adını verilen sınavla iki gün üst üste kendi geleceklerini biçimlendirmeye çalıştılar. Bu satırları kendi oÄŸlu da bu sınavlara giren bir baba olarak ve eÄŸitimin toplumsal boyutlarını göz önünde bulunduran bir sosyolog olarak yazıyorum. ÇarÅŸamba sabahı sınava girmek için kendi okullarına gelen öÄŸrencileri ve onları getiren velilerin davranışlarını yakından takip ettim. Öncelikle son derece gergin olan öÄŸrencilerle iÅŸe baÅŸlamak gerektiÄŸi kanaatindeyim. Sınav zamanı yaklaÅŸtıkça çocuklarda sınav kaygısının hat safhaya varması ile ortaya çıkan duygu patlamaları ve baÅŸaramayacağım korkusu üzerinde durmamızı gerektiriyor. Çünkü bu çocukların omuzlarına çok küçük yaÅŸlardan itibaren sınav ve gelecek kaygısını nasıl yüklediÄŸimiz gerçeÄŸini iyi analiz etmek durumundayız. Ya baÅŸaramazsam, ya sınavım istediÄŸim gibi geçmezse soruları beraberinde çocuklarımızın yarınlara olan bakışlarının daha ÅŸimdiden kaygı yüklü olmasına yol açıyor. Sınava girmek için okul önüne geldiÄŸinde dakikalarca annesine sarılıp aÄŸlayan bir kız çocuÄŸu dikkatimi çekti. Hatta kızın aÄŸlaması o kadar etkili oldu ki kapı önünde bekleyen diÄŸer kadın velilerden bazıları da aÄŸlamaya baÅŸladılar.

Sınavın bitiminde teknolojinin yardımı ile soruların cevaplarını hemen öÄŸrenen öÄŸrenciler, bir gün sonraki sınav öncesinde nasıl bir durumda olduklarını da üç aÅŸağı beÅŸ yukarı zaten biliyorlardı. Burası önemli çünkü geçmiÅŸte sınav olan öÄŸrencilerin böylesi bir olanağı yoktu ancak öte yandan bu imkan onların bir taraftan da morallerini yükseltebildiÄŸi gibi tam tersi bir etki’de de bulunabilecek bir durumun oluÅŸmasına yol açıyor. Aynı heyecanı iki gün üst üste yaÅŸamak zorunda bırakılan ve sanki deneme sınavı oluyormuÅŸ havasına sokulduÄŸu düÅŸünülen öÄŸrencilerden söz ediyoruz. Üzerinde oynana oynana getirilen sınavın bu son halinin de daha öncekilerden mantalite açısından bir farkı bulunmuyor. Çocuklarımızın ilgilerini, beklentilerini, hayallerini hayata geçirebileceÄŸimiz bir eÄŸitim sistemine sahip deÄŸiliz. Tam aksine onları bölüp parçalara ayıran ve her defasında biraz daha fazla ayrıştıran bir eÄŸitim sistemini dayatıyoruz.

Bütün okulları Anadolu Lisesi haline dönüÅŸtürdüÄŸünüz anda aslında eÄŸitim sisteminin kalitesini arttırmış deÄŸil tam tersine azaltmış olduk. Bir de proje okulları adı altında yapılan uygulamalarla birlikte gerçekten kaliteli okulların içinin boÅŸaltılması ve buralara gelen öÄŸrenci profilinin beklentilerinin de boÅŸa çıkartılması meselesi de halen çözülmeyi bekliyor. Dünyada kendisine büyük hedefler koyan bir ülkenin eÄŸitim sistemi bu kadar parçalı ve bu kadar birbirinden kopuk bir modeli hayata geçirmez. Ülkenin tüm çocuklarının eÄŸitim sisteminin potansiyelini oluÅŸturduÄŸu ve bu potansiyelin en iyi bir ÅŸekilde kullanılabilmesi amacıyla örgütlenilmesi gerektiÄŸi gerçeÄŸi akıldan çıkartılamaz. Biz ise resmi ideolojinin kendisini gösterme alanı olarak betimlediÄŸimiz milli eÄŸitim sistemimizi yıllar içerisinde maalesef giderek kötüleÅŸen bir durumun içerisine soktuk. Nasıl bir nesil yetiÅŸtirmek istediÄŸimiz meselesi sadece söylemde kaldı, uygulamalar ise bu retoriÄŸi karşılayabilecek bir alt yapıyı hiçbir zaman hayata geçiremedi!

Buraya kadar iÅŸin eÄŸitim sistemi açısından yaÅŸanan sıkıntıları ortaya koymaya çalıştım. Ancak öte yandan bir de bu yaÅŸadıklarımızın arka planında son otuz yıl içerisinde toplumsal dönüÅŸüm alanında ön plana çıkan orta sınıf ve bu sınıfın çocuklarını eÄŸitim üzerinden yeniden hayata sokma planları yer alıyor. Kendilerinin yapamadıkları bütün aktiviteleri çocuklarına yaptırma doÄŸrultusunda hareket eden ve adeta çocuklarının kendi çocukluklarını yaÅŸamasına izin vermeyen bir ebeveyn ordusu ile karşı karşıyayız. Adeta ağır iÅŸçi konumuna indirgenen bu çocukların günlerinin hemen her saati bir takım aktivitelerle doldurulmuÅŸ vaziyette. Özel dersler, kurslar, hobi etkinlikleri, spor, sanat ve tabii ki özel okullar hepsi bu yapının köÅŸe taÅŸlarını oluÅŸturuyor. Dershaneleri sona erdirdiÄŸiniz anda kağıt üzerinde var olan ve yıllardır eÄŸitim sisteminin adeta bir parçası haline dönüÅŸen kurumları kapatmış oldunuz. Ancak bu kurumlar ortadan kalkmadı sadece ÅŸekil deÄŸiÅŸtirdiler ve baÅŸka isimlerle, farklı formatlarla varlıklarını devam ettiriyorlar. Anne babaların çocuklarının eÄŸitimleri için harcadıkları paralar bütçelerinin önemli bir kısmına karşılık geliyor. Ancak iyi eÄŸitim almış ve donanımlı çocukların ilerleyen aÅŸamalarda daha iyi bir pozisyona gelebileceÄŸi gerçeÄŸine inanan ebeveynler açısından harcanan bu paraların bir önemi bulunmuyor.

Üzerinde dikkatle durmamız gereken noktalardan bir tanesinin eÄŸitim sistemimizin geçmiÅŸte olduÄŸundan çok daha fazla çocuklarımızı hem de çok daha küçük yaÅŸlardan itibaren stresli bir hayatın içerisine sokması gerçeÄŸidir. Bu öylesine ağır bir travmaya dönüÅŸebiliyor ki sık sık kalbine yenik düÅŸen çocuk haberlerine, sinir krizlerine giren çocuklara ÅŸahit olabiliyoruz.  Bütün hayatı sınavlardan ibaret zanneden nesiller yetiÅŸtirmek ve daha sonra onlara sizler neden bu kadar yaÅŸananlara duyarsızsınız cümleleri kurabilmek, acaba ne kadar insaflı bir yaklaşımdır.

Çocuklarımıza çocuk olduklarını hissettirmekten, yaÅŸatmaktan ve onların mutlu olmalarını saÄŸlamaktan giderek uzaklaÅŸtığımızı, kendi ellerimizle onların çocukluklarını gasp ettiÄŸimizi göremiyoruz. Çocuklarımız üzerinden kendimizi tatmin etmeye ve onların baÅŸarıları ile etrafımızdakilere hava atmaya bayılıyoruz. Peki tüm bunların sonunda ne oluyor? KOCA BÄ°R HÄ°Ç. Bu kadar üzerine titrediÄŸimizi sandığımız, eÄŸitimine binlerce lira gömdüÄŸümüz bu çocuklarımızı nasıl bir gelecek bekliyor? Tamamen belirsizlikler içinde ve eÄŸitim denilen toplumsal eleÄŸi giderek yönetsel sisteminin dışına çıkaran bir Türkiye. EÄŸitim ve Liyakat sistemi arasında yakın iliÅŸki bulunmaktadır. EÄŸitim, kiÅŸilerin almış oldukları formasyonla birlikte donanım sahibi oldukları alanlarda çalışabilmelerinin anahtarını saÄŸlamaktadır. Liyakatın yok edildiÄŸi ve yerine klientelist iliÅŸki kalıplarının geçirildiÄŸi toplumsal yapılarda eÄŸitimin kendisi de erezyona uÄŸramakta ve adım adım çürümektedir.

EÄŸitimin çürümeye baÅŸladığı toplumlar ise hayatın her alanında yozlaÅŸmış insan tipinin ete kemiÄŸe bürünmüÅŸ halleri ile daha sık karşı karşıya kalırlar. Ä°ÅŸ bitiriciliÄŸin, adam kayırmacılığın ve emek harcamadan kazanmanın önü ardına kadar açılır ve açılan kapının ardından eÄŸitimli deÄŸil eÄŸitimsiz bireyler daha fazla girmeye baÅŸlarlar. EÄŸitim küçük yaÅŸlardan itibaren çocuklara nasıl bir birey olmaları gerektiÄŸinin de öÄŸretildiÄŸi bir sosyalizasyon sürecidir. Bu sürecin içerisinde çocuklar ilerde birer yetiÅŸkin olarak vergi verme, kurallara riayet etme, vb. gibi pek çok konuda bilgi sahibi olarak yetiÅŸtirilirler. EÄŸitimin bozulması ve çocukluÄŸun kaybolması ile birlikte hem gelecek hem de hayaller yok olmaya baÅŸlayacaktır. Ä°çinde yaÅŸadığımız dünyada söz sahibi olmak isteyen bir ülke olduÄŸumuzu iddia ediyorsak bize özgülükleri ve çağın deÄŸerleri ile uyuÅŸmayan eÄŸitim anlayışını terk etmek durumundayız. Aksi halde Osmanlı imparatorluÄŸunun son döneminde baÅŸlattığımız ve Cumhuriyetle devam ettirdiÄŸimiz eÄŸitimdeki modernleÅŸme hamlesi ile ucundan yakalamayı baÅŸardığımız getirileri de kaybedeceÄŸiz. Önümüzdeki dönem teknolojinin ve teknoloji üretiminin çok daha belirleyici olacağı bir aÅŸamayı getirirken bu sürecin içerisinde yer alabilecek nitelikte öÄŸrencileri yetiÅŸtirmek zorundayız. Bu ise eÄŸitimi bütün ideolojik angajmanlarımızın dışında bir alan haline getirebilecek bir bakışla mümkün olabilecektir. EÄŸitimi ve çocuklarımıza nasıl bir gelecek bırakmak istediÄŸimiz hususunda toplumsal bir mutabakat saÄŸlamamız gerekiyor ki bu aÅŸamada belki de en zor olan kısımlardan bir tanesi de bu mutabakat noktası olacaktır.

 

T24 Bağımsız İnternet Gazetesi [ http://t24.com.tr ] Yazarlarından Ahmet Talimciler [ E-mail: talimciler@hotmail.com ] tarafından Kaleme alınmıştır.

 


PaylaÅŸ

WhatsApp İletişim Hattı