Son günlerde sokaktaki vatandaşın önemli ilgi alanı, perakende sektörünün de öncelikle çözmesi gereken bu konudur. Her türlü etkiden arınmış halde sektörün bütün paydaÅŸları tarafından iyi bir özeleÅŸtirinin de tam zamanıdır.
Tarım sektörü ile ilgili kısmını senelerdir tartışıyoruz. Önemli sorunlarımızı sık sık dillendirdik, aÅŸağıda da devam edeceÄŸiz.
Ancak sorun tarımsal ürünlerle sınırlı deÄŸil ki…
Demek ki sapla samanı iyi ayırmamız gerekiyor!
Kış aylarında yaz sebzeleri yerine mevsim sebzelerini yiyebiliriz. Ancak temizlik ürünleri, kağıt ürünleri, kiÅŸisel bakım ürünleri hiç ara vermeden kullandığımız temel ihtiyaç malzemeleridir.
Bunlarda tüketicinin sabrını taşıran anlamsız fiyat artışları yaÅŸamadık mı ?
Hem de nasıl. Hikaye AÄŸustos ayında baÅŸladı. “Fırsatçılar devrede” diye yazdık, istedik ki dikkate alınsın ve piyasa istikrarı bozulmasın. Evet yüksek enflasyonla boÄŸuÅŸuyorduk ama bunun dışında bir de döviz kuruna olumsuz etki eden rahip olayı düÅŸmüÅŸtü gündemimize. Nitekim dolar kuru 7 TL’nin üzerine sıçradı. Ä°ÅŸte fırsatçılar da bu anda ortaya çıktılar ve enflasyonun çok üzerinde fiyat artışları ile karşılaÅŸtık.
Elimizde en son Nielsen’in Ekim ve Kasım 2018 aylarına ait yıllık enflasyon çalışması var. Bunu da “Market enflasyonunun farkı” baÅŸlığı ile yorumlamıştım. Ekim ayında toplam market enflasyonu yüzde 33.4 iken, Kasım ayında en az 2 puan daha yükseldiÄŸi gözlendi. Kağıt ürünleri yüzde 56.2, ev temizlik ürünleri yüzde 54.2, kiÅŸisel bakım ürünleri de yüzde 41 oranında fiyat artışı kaydetmiÅŸti. Bütün girdileri dövize endeksli olmayan bu kategorilerin, öyle olduÄŸunu kabul etsek bile kur artışları ancak yüzde 30 du…
30 Kasım 2017 de 3.96 TL olan dolar kuru, 30 Kasım 2018 de 5.16 TL olmuştu.
Benzer tabloyu Brandzone’nin Retail Türkiye için derlediÄŸi tabloda gördük. Ocak 2019 tarihi itibariyle yıllık fiyat artışı bulaşık makinesi tabletinde yüzde 123, tuvalet kağıdında yüzde 55, havlu kağıtta yüzde 60 çıkmıştı ama biz bu hesabın içinden bir türlü çıkamamıştık.
Bu güne kadar aksine ikna olacak bir deÄŸerlendirme ile de henüz karşılaÅŸmadım.
Hadi meyve sebzede fiyatı artıran mevsim şartları (aşırı sıcak veya aşırı soğuk) ve mahsule zarar veren tabiat olayları (aşırı yağmur, dolu, fırtına, hortum gibi) vardı, peki yukardaki kategorilerde enflasyon ve kur farkından başka ne vardı?
Dolayısıyla devlet bu konuda doğru tavır belirledi.
Serbest piyasa ekonomisinde fiyata karışmayarak tanzim satışına başladı. Diğer kategorilerin de arkadan geleceğini belli etti.
Üstelik bu uygulama yeni bir durum da deÄŸildi.
Devlet marketçilik yapar mı?
Yaptığı seneler oldu ve piyasada bayağı da düzenleyici rol oynadı. Ankara merkezli Gima devlet kurumuydu. Uygun fiyatlara sahip olduÄŸu için rakipler kayıtsız kalamadılar, tedarikçiler de fiyatları kolay ÅŸiÅŸiremediler. Kredi kartının olmadığı devirde taksitle satış yaptılar.
Ä°zmir Belediyesine ait TansaÅŸ özelleÅŸtiÄŸi güne kadar Ege Bölgesinde denge unsuruydu. Bu sayede bölgede ticaretin ÅŸartları hep tüketicinin lehine geliÅŸti.
Ä°stanbul merkezli Migros’un yüzde 49 hissesi; Ziraat Bankası, Ä°stanbul Belediyesi, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Et ve Balık Kurumu (EBK) gibi iktisadi devlet teÅŸekküllerine aitti. 80’li yıllara kadar Migros’da adeta tanzim satışları yaptı. Satış arabaları, bütün temel ihtiyaç ürünlerini çok uygun fiyatlarla, ÅŸehir içinde deÄŸiÅŸik rutlarda gezerek tüketicinin ayağına kadar götürdü.
Benim de içinde yer aldığım bir organizasyonla, meyvede üreticiden tüketiciye kamyon bazında köprü kurduk. Mevsimine göre Bursa’dan her akÅŸam yola çıkan çilek ve ÅŸeftali, Finikeden yola çıkan portakal kamyonları ertesi sabah direk olarak seçilmiÅŸ olan maÄŸazaların önüne park eder ve kamyon üzerinden satışlar gerçekleÅŸirdi. Fiyatı uygun olmayan bir ürünü tek maÄŸazada çeÅŸit başına günde 10-12 ton satmak mümkün deÄŸildir. Bu baÅŸarıldığı gibi ÅŸaşırtan ucuzluk yanında, sürümden de para kazanırdık.
Elbette çevremizde yer alan rakipler de fiyatlarını bize göre ayarlarlardı.
Yine devlet kurumu olan SEK, EBK ve TMO; süt ürünlerinde, et mamullerinde ve bakliyatta Migros ve Gima ÅŸubelerinde düÅŸük fiyatlı kampanyaları desteklerlerdi. Bunların da piyasalara olumlu etkisi çok fazlaydı.
Åžimdi medyadaki; “devlet zerzevat satar mı?” sorusuna cevap arayalım.
Pazartesi günü Göztepe semt pazarını dolaÅŸtım. Pazar esnafı sakın bana kızmasın, etiketlerin geçen haftaki market fiyatlarından farkı yoktu.
Hem de sadece meyve sebzede deÄŸil, ÅŸarküteri ürünlerinde ve balıkta da…
En az 5 adet araç üzerindeki soÄŸutuculu ÅŸarküteri tezgahını inceledim. Ne peynir çeÅŸitleri, ne zeytin, ne de tereyaÄŸ fiyatları farklı deÄŸildi!
Esnafımızın ne kirası, ne personel gideri, ne de vergi yükü marketle kıyaslanamaz. Peki nasıl oluyorda fiyat aynı seviyeye ulaÅŸabiliyordu?
ÇarÅŸamba günü de marketleri dolaÅŸtım ve dergideki arkadaÅŸların derlediÄŸi fiyat karşılaÅŸtırmalarına baktım. Marketlerin, sebze meyve fiyatları pazarın da altına düÅŸmüÅŸ, tanzim satış fiyatları ile eÅŸitlenmiÅŸti.
Åžimdi bu vatandaÅŸ sormaz mı; “bu güne kadar nerelerdeydiniz?” diye.
Evet madem ki bu imkan vardı, neden bu kadar geç kaldınız?
Netice de ölçünün kaçması yapılan uygulamaya haklılık kazandırdı.
Devlet tanzim satış yapmalıdır, hem de bütün temel ürün kategorilerinde…
80’li yıllarda birçok semtte Belediye Tanzim Satış MaÄŸazaları vardı. Bütün belediyeler birbirlerine bakarak bu iÅŸi bıraktılar ve o dükkanlara daha fazla kira ödeyenler yerleÅŸti. Oysa sadece meyve sebze deÄŸil, balık, ÅŸarküteri, bakliyat, temizlik ürünleri, kağıt ürünleri ve kiÅŸisel bakım ürünlerine de oldukça düÅŸük fiyatlarla ulaÅŸmak mümkün olurdu. Elbette bu ucuzluÄŸu peÅŸin alımın gücü ile saÄŸlarlardı (bu günkü Gimsa örneÄŸinde olduÄŸu gibi).
Åžimdi geliyoruz madalyonun diÄŸer yüzüne…
KooperatifleÅŸme gerçekleÅŸmeden, üretimi artırmadan, havza bazlı planlı yönetime geçilmeden tarım ürünlerinde kalabalık kentlerin gerçek talebini sürekli karşılamak mümkün deÄŸildir.
1980 yılında yaklaşık 50 milyon hektar olan tarım arazi geniÅŸliÄŸi 2018 yılında 38 milyon hektara gerilemiÅŸ, nüfusumuz ise 1980’de 44 milyon iken, 2018 sonunda 82 milyona ulaÅŸmıştır.
Son 38 yılda; nüfus yüzde 86 artmış, tarım arazileri ise yüzde 24 azalmıştır.
Ä°ÅŸte esas derdimiz budur. Yani kaybedileni kazanmak bile yeterli olmayabilir.
Üretimin yetmediÄŸi yerde spekülatörlere bu ortam ilham verir. Bu bakımdan gerçek depocu ile karaborsacının ayrımı da zorlaşır.
Gıda ile ilgili devlet kurumlarının özelleÅŸtirilmesi yanlış olmuÅŸtur. Dolayısıyla etin, sütün, bakliyatın, ÅŸekerin piyasa regülatörü kalmamıştır.
Uygulanan bazı yanlış politikaları eleÅŸtirsekte, halkın temel ihtiyaçlara makul fiyatlarla ulaÅŸmasını eleÅŸtirmenin karşılığı yoktur. Tanzim satışlarının genel piyasa içinde payı düÅŸüktür ama düzenleyici etkisi fazladır.
Devlet fiyatlara karışmasa da eyleme karışmalıdır, en azından bu gün olduÄŸu gibi gerektiÄŸinde sahaya inmelidir.
Zira bizler güçlü hakem olmadan sporu da ticareti de beceremiyoruz.