Tahmas Kurumsal Danışmanlık - Çin Demokrasiyle mi Büyüdü?

Çin Demokrasiyle mi Büyüdü?

Son günlerde moda olan bir söylem var. Ne zaman demokrasi geliÅŸmenin temelidir, parlamenter sistemden vazgeçmek hata oldu deseniz birisi çıkıyor ve “Çin, demokrasiyle mi geliÅŸti?” diye soruyor. Ya da Güney Kore’nin baÅŸarısından söz etseniz “Güney Kore’de demokrasi yok demek ki geliÅŸme için demokrasi ÅŸart deÄŸil” diyor. 

Herhangi bir konuya görmek istediÄŸiniz gibi bakarsanız baktığınız gibi görürsünüz.

Her iki ülke de piyasa ekonomisine saygılı birer diktatörlük aslında. Seçim var ama seçim demokrasi olduÄŸuna iÅŸaret etmiyor. Åžimdiye kadarki yansımaları bu iki ülkedeki sistemin fazla yolsuzluk yaratmadan iÅŸleyebildiÄŸini ve geliÅŸme saÄŸlamakta baÅŸarılı olduÄŸunu gösteriyor. Uzun yıllardır durum böyle. Her iki ülkede de demokrasi hiçbir zaman var olmamış, sistem hep diktatörlük düzeninde ilerlemiÅŸ. Ä°ÅŸin özü ve gözden kaçan kısmı da burada: Sistem yönetim biçimi açısından deÄŸiÅŸmemiÅŸ, piyasaya ve yabancı sermayeye saygılı olmuÅŸ.

Türkiye bu durumda deÄŸil. Sürekli sistemle oynuyor. Bazen diktatörlük oluyor, bazen askerler darbe yapıyor, bazen yarım yamalak bir demokrasi görünümü çıkıyor ortaya sonra tekrar eskiye dönüyor. Yani hiçbir zaman uzun süreli, istikrarlı bir sistem havası ortaya koyamıyor. Son dönemde bu istikrarsızlıklara hukuka saygının yitirilmesi, yargı bağımsızlığının kalkması, üniversitelerin sessizliÄŸi, medyanın taraflılığı gibi unsurlar da eklendi. Özetle Türkiye nasıl bir sistem kuracağına iliÅŸkin karar verememiÅŸ bir ülke görünümü çiziyor. Buna bir de piyasaya olan müdahaleler ekleniyor. Türkiye, faizi serbest bırakmış gibi duruyor ama el altından müdahale ediyor, fiyatlar piyasada belirlenir gibi görünüyor ama talimatlar etkili oluyor, kurlar arz ve talebe göre oluÅŸuyor gibi görünüyor ama bankalar aracılığıyla çeÅŸitli müdahaleler yapılabiliyor. Özetle söylemek gerekirse Türkiye’de piyasa sistemi çalışır gibi görünüyor ama sadece görünüyor. Perdenin arkasına bakanlar görünürdeki durumla gerçeÄŸin aynı olmadığını görüyorlar. Ve yabancı yatırımcılar da hep perdeni arkasına bakıyor.

Çin ve Güney Kore’nin demokrasiyle yönetilmediÄŸi bir gerçek. Ama onlar yıllardır aynı sistemle ve piyasaya saygılı bir biçimde yönetiliyorlar. Yani dünya onları bu sistemle tanımış ve benimsemiÅŸ bulunuyor. Sistemin uzun süre sabit kalması ve piyasaya saygılı olması yabancı sermaye için demokrasiden daha önemli.

Türkiye, görünürde demokrasiyle yönetiliyor gibi görünüyor ama aslında tam anlamıyla bir ahbap çavuÅŸ demokrasisinin içinde bulunuyor. Üstelik ikide bir bu sistemle oynuyor, deÄŸiÅŸtiriyor, seçimleri iptal ediyor. Dışarıya verdiÄŸi imaj kararsız, istikrasız bir yönetim imajı. Üstelik batıyla birlikte olmak, Avrupa BirliÄŸine girmek istiyor. EÄŸer gerçek niyet buysa bunu gerçekleÅŸtirebilmenin yolu gerçek demokrasiye girmekten ve orada kalıp piyasaya saygılı olmaktan geçiyor.

Türkiye’nin en fazla doÄŸrudan yabancı sermaye çektiÄŸi dönem Avrupa BirliÄŸiyle tam üyelik müzakerelerini en ciddi biçimde yürüttüÄŸü 2005 – 2009 arasındaki dönemdir. Bu müzakereler Türkiye’nin demokrasi ve piyasa standartlarını yükselteceÄŸi beklentisini yarattı ve o nedenle yüksek miktarda doÄŸrudan yabancı sermaye giriÅŸi yaÅŸandı. Müzakerelerin ciddiyeti azalınca gelen doÄŸrudan yabancı sermaye yarı yarıya düÅŸtü, yerini borçlanmaya bıraktı.  

Demokrasiyle ya da demokrasi dışı yollarla yabancı sermaye çekmenin örnekleri var. Ama sürekli sistemle oynayarak, demokrasiyle demokrasi dışılık arasında gidip gelerek, riskleri artırarak, piyasaya karışarak devamlı yüksek miktarda doÄŸrudan yabancı sermaye çekmiÅŸ örnek pek yok.

 

http://www.mahfiegilmez.com/2019/07/cin-demokrasiyle-mi-buyudu.html

http://www.mahfiegilmez.com/


PaylaÅŸ

WhatsApp İletişim Hattı